Tedarik Zinciri Yasası bir yıldır 1.000 ila 3.000 çalışanı olan şirketlere de uygulanıyor. Yasanın adı ne kadar karmaşık görünse de birçok kişi onun uygulamasını da aynı derecede karmaşık buluyor.
Offenbach bölgesindeki Dreieich merkezli Biotest şirketi, yoğun bakım ünitelerinde kullanılan insan kan plazmasından ilaçlar üretiyor. Şirkette yaklaşık 2.500 kişi çalışıyor; bu, Tedarik Zinciri Yasası’nın 2024’ün başından beri Biotest’e uygulandığı anlamına geliyor. O zamandan beri 1.000 ila 3.000 çalışanı olan şirketler de dahil edildi.
Şirket sözcüsü Dirk Neumüller, bunun için hazırlıkların 2022’de zaten başladığını söylüyor. “Son yıllarda bunun için altı rakamın ortasında bir maliyete sahip olduğumuzu varsayıyoruz.” Aynı zamanda yasal olarak gerekli insan hakları görevlisi olan özel bir çalışan işe alındı.
Ayrıca şirketteki bireysel departmanlar her zaman yasaların gerekliliklerine uymakla meşguldü ve olmaya devam ediyor. Tedarikçilerden çalışma koşulları hakkında bilgi almak amacıyla anketler geliştirildi. Ayrıca Biotest’in tedarik zincirindeki olası insan hakları ihlalleriyle baş etmeye yönelik yöntemler geliştirmesi gerekiyordu.
Julia Hentschel, Oestrich-Winkel’deki EBS Üniversitesi’nde profesör ve tedarik zinciri uzmanıdır. Ayrıca Almanya’da Tedarik Zinciri Yasası’nın uygulanmasında da çok fazla bürokratik çaba gösterildiğini görüyor. “Daha basit bir şey kullanamaz mıydık?” diye soruyor.
Bunun yerine, tedarik zincirindeki insan hakları ihlalleri nedeniyle para cezası tehdidinin sürdürülmesini, ancak karmaşık belgeleme ve raporlama gerekliliklerinin kaldırılmasını öneriyor. Çünkü: “Ceza, şirketler için her şeyin doğru yapıldığından emin olmaları açısından yüksek bir ekonomik teşviktir” diye açıklıyor Hentschel.
Tedarik Zinciri Yasasına uyum, Federal Ekonomi ve İhracat Kontrol Bürosu veya kısaca BAFA tarafından izlenir. Merkezi Frankfurt yakınlarındaki Eschborn’da bulunan otorite, yeni düzenlemelerin 2024’ün başında yürürlüğe girmesinden bu yana ülke çapında 5.200 şirketin raporlama ve belgeleme gerekliliklerine uymak zorunda kalacağını varsayıyor. Ancak Federal Ofis tarafından yapılan kontroller 2026 yılı başına kadar askıya alındı. Bunun arka planında, bir Avrupa tedarik zinciri kanununun ulusal kanuna uygulanması gerektiği yatmaktadır.
İlaç üreticisi Biotest’ten Dirk Neumüller’e göre firmaların raporlarının şu anda izlenmiyor olması firmayı rahatlatmıyor. Borsada listeleniyorsunuz, diye vurguluyor ve yasalara uymanız gerekiyor. Neumüller, “Kontrol edilmediği için yasayı ihlal edemeyiz” diyor. Bu durum şirket için zor bir durum.
Almanya’daki tedarik zinciri yasası yalnızca 1.000’den fazla çalışanı olan 5.200 şirketi değil, aynı zamanda dolaylı olarak daha küçük şirketleri de etkiliyor; örneğin toplamda yalnızca 80 çalışanı olan Wiesbaden’li kimya satıcısı A+E Fischer.
Şirketin kendisi de tedarik zincirinin bir parçası ve kendi bilgilerine göre BASF ve EVONIK gibi büyük şirketlere tedarik sağlıyor. Bunlar da anketler kullanarak kimya satıcısına kendi tedarikçileri hakkında sorular soruyor. Genel müdür Manuel Fischer-Bothos, “Burada yalnızca bu anketlerle ilgilenen çalışanları etkili bir şekilde işe almam gerekiyor” diye şikayet ediyor. Bu tamamen verimsiz bir şey.
Tedarik Zinciri Kanununun amacı, tedarik zincirlerinde insan hakları durumunu iyileştirmek ve insan hakları ihlallerini önlemektir. Peki Alman hukuku da bunu yapabilir mi? Profesör Hentschel, kesin bir analiz için henüz çok erken olduğunu söylüyor. Ancak genel olarak bir şirket tedarik zincirinde özen göstermeye önem veriyorsa “bu, tedarikçiler arasında ekolojik ve sosyal standartların iyileşmesine yol açar.”
Tedarik Zinciri Yasasının doğrudan veya dolaylı olarak geçerli olduğu birçok şirket şu anda Şubat ayında yapılacak federal seçimleri sabırsızlıkla bekliyor. Sonrasında daha fazla netlik olacağını umuyorlar: Kontrollerde bundan sonra ne olacak? Kanun esasen yürürlükte kalacak mı ve Avrupa tedarik zinciri kanunu ne gibi değişikliklere yol açacak?