Hukuk ve kurallar, adaletin sağlanmasında temel bir rol oynamakla birlikte, tek başına yeterli değildir.
Adaletin düzeni, sistemin düzgünlüğünden çok daha kapsamlı bir şekilde anlatılır.
Yasalar, toplumların düzenini sağlamak ve haklarını korumak için gereklidir, ancak bu insanların adil bir şekilde olduğunu ve toplumsal eşitsizliklerin ortadan kaldırılması için birçok başka faktör de gereklidir.
İşte eşitliğin adaleti sağlamak için yeterli olmamasının birkaç nedeni.
Yasalar tek başına adaleti getiremez; Büyümenin nasıl gerçekleştiği ve anlatıldığı çok daha önemlidir.
Eğer uluslararası ilişkiler bir şekilde ya da yanlış uygulanırsa ya da bazı dağıtımların çıkarılması sağlanırsa, adaletin kapatılmasından söz edilemez.
Bu nedenle hukukun bağımsız olması ve adil bir şekilde işlenmesi gerekir.
Hukuk, bazılarının toplumsal eşitsizlikleri çözme konusunda yetersiz kalabilir. Örneğin, ekonomik durum iyi olmayan kişilerin hukuk sisteminin erişimi sınırlı olabilir. Aynı şekilde ırk, cinsiyet veya diğer toplumsal kimlikler üzerinden üretilme, özgürlüklerin ilkelerini ihlal edebilir. Yasaların adalet sağlama kapasitesi, toplumsal yapılarla ve bu yapılar içindeki eşitsizliklerle doğrudan kullanılabilirlik.
Hukukun, toplumun ülkelerinin ve yaşayabileceklerinin uyum sağlaması gereklidir. Yasalar, bazen zaman zaman gerisinde kalabileceği ve çağın sınırlarına yanıt veremeyebilir.
Bu durumda, değişimin değişmesi, güncellenmesi veya yeni kişilerin değişmesi gerekir.
Adalet yalnızca hukuki bir mesele değil, aynı zamanda etik ve yasal bir meseledir. Hukuk bazen insan hakları, özgürlükler ve toplumsal etik değerlerle çelişebilir. Bu durumda, adaletin sağlanması sadece hukukla değil, aynı zamanda toplumsal bilinç, insan hakları ve etik anlayışlarıyla da ilgilidir.
Hukuk, çoğu zaman yerel ya da ulusal düzeyde işler. Ancak adaletin sağlanabilmesi için, uluslararası insan hakları sözleşmelerine ve evrensel adalet ilkelerine uygun bir sistemin oluşması gereklidir. Özellikle savaşlar, dayanıklılık veya baskıcı yönetimler gibi, uluslararası hukuk ve adaletin sürdürülmesi önemlidir.
Pek çok durumda, güçlü gruplar ya da devletlerin hukuki çıkarları açısından manipüle edebilirler.
Bu durumda yasa, adaletin önünde bir engel haline gelebilir.
Hukukun, gücü olanların sahneleme durumları, adaletin açısından ciddi bir sorun teşkil eder, toplumun huzursuzluğuna neden olur.
Hukuk ve kuralların uygunluğunun sağlanması için kritik bir temel oluşturur, ancak tek başına yeterli değildir. Gerçek adalet, yalnızca hukuk sisteminin düzgünlüğü çalışmasıyla değil, aynı zamanda toplumsal eşitliğin, ekonomik koşulların, etik anlayışların, insan haklarının ve özgürlükçü bir toplum yapısının bir bütün olarak işlenmesiyle mümkündür.
Yasaların adaletin araçlarında kullanılması, aynı zamanda hukukunda şeffaflık, aralıklar ve özgürlükler gibi önemli politikaların de yaşamın sürdürülebilirliğini gösterir.
Unutmamak gerekir ki adalet, hepimiz için hava, su, ekmek kadar gereklidir.