Arka planda şu anda olası tek koalisyon ortağının tutumu, özellikle de ÖVP’nin Kickl yönetimindeki FPÖ ile ortak hükümet olmayacağı yönündeki açıklaması yer alıyor. Örneğin FPÖ’nün Kickl’sız hareket etmesi ve parti ya da kulüp liderliği rolünü kabul etmesi, bu kadar net bir seçim zaferinden sonra pek de bir seçenek gibi görünmüyor.
FPÖ’nün 1999 seçimlerinden sonra hükümete katılmasına da değinen siyaset bilimci Peter Filzmaier, ORF.at’a “Bu, başarının kendi kendine zayıflaması anlamına gelir” dedi. Kickl, Jörg Haider’in bizzat hükümete girmemesini ve şansölyelik koltuğunu ÖVP’ye bırakmasını bizzat dönemin FPÖ liderinin en büyük siyasi hatası olarak gördüğünü söyleyen Filzmaier, “Bu bir daha olmayacak” dedi.
“Hazırız” – FPÖ lideri Herbert Kickl, seçim akşamı seçim zaferine şu sözlerle tepki gösterdi.
FPÖ’nün bundan sonraki adımlarına gelince, diğer partilerin şimdiye kadar net bir şekilde mesafe koymasına rağmen, olası koalisyon ortaklarının araştırılması artık gündemde. İlk olarak Çarşamba günü toplanan parti komiteleri var. Gelen haberlere göre zaten bir müzakere ekibi var. Kickl’in seçim akşamında söylediği gibi, bir hükümete liderlik etmeye hazırlar: Tüm taraflarla görüşmeler için “Elimiz uzanıyor”.
Hiç şüphe yok ki en büyük örtüşmeler ÖVP ile yaşanıyor. Filzmaier burada yüzde 80 anlaşmadan bahsediyor. Ancak FPÖ lideri Kickl aşılmaz bir engel gibi görünüyor. ÖVP patronu Karl Nehammer burada net bir karar verdi ve Filzmaier’in belirttiği gibi “bir kişi olarak artık FPÖ’ye doğru eğriyi çizemez”.
FPÖ-ÖVP koalisyonunun tamamen masadan kalkıp kalkmayacağı henüz bilinmiyor. Filzmaier, zaman faktörüne ve dolayısıyla Nehammer’ın başka bir hükümete ne kadar çabuk müdahale edebileceği ve olası bir personel tartışmasından kaçınabileceği sorusuna dikkat çekiyor.
Ancak Filzmaier, Nehammer’ın şu ana kadar ÖVP’nin koltuğunda sağlam bir şekilde durduğunu ve “kararlı bir oyuncu” olduğunu söyledi. FPÖ’nün muhalefette kalması konusunda da söylenecek çok şey var. Özgürlük Partisi’nin seçim kampanyası sırasında zaten stratejik olarak değerlendirdiği apaçık bir “B Planı”ndan bahsediyoruz.
“FPÖ beş yıl boyunca muhalefet kampanyasını sürdürecek” ve başlangıçta eyalet seçimlerinde daha fazla puan kazanmaya çalışacak. Bir sonraki Ulusal Konsey seçimi göz önüne alındığında bile, ekonomik açıdan zor bir durumda nispeten yüksek ulusal borç göz önüne alındığında, bu, “nankör” de olsa, çok umut verici bir yoldur. İnsanlar iktidarda olmak istiyor ve Filzmaier’in belirttiği gibi kimse beş yıl içinde ne olacağını bilmiyor.
Kesin olan bir şey var: “İbiza” ve harcama skandalı sonucu yaşadığı büyük çöküşten beş yıl sonra FPÖ, şimdi en büyük zaferlerinden birini elde etti. Hofburg’un hükümet oluşumundaki rolü göz önüne alındığında, Federal Başkan Alexander Van der Bellen de Kickl’in söylediği gibi “muhtemelen bu sonucun nasıl yorumlanacağını düşünecek”. Geçmişte her zaman en güçlü partiye hükümet koalisyonu kurma görevi veriliyordu.
Van der Bellen, önümüzdeki hafta Ulusal Konsey’de temsil edilen tüm partilerle görüşmelerde bulunacağını söyledi. “Artık mesele birbirimize yaklaşmak, çözümler bulmak ve uzlaşmak. Biraz zaman alabilir ama iyi harcanmış bir zamandır.”
Hafta içinde, görevdeki federal hükümet ona istifasını sunacak ve ardından Van der Bellen, ilerleyen süreçlere göre kendisine yönetimi sürdürmesi talimatını verecek. Daha sonra taraflarla yapılan görüşmeler ise “kimin kiminle çalışabileceğinin bulunması” yönünde.