Milli büyüklük ‘formülü’ savunma sanayi modelleri

Milli büyüklük ‘formülü’ savunma sanayi modelleri
Yayınlama: 21.09.2024
5
A+
A-


Dr. Kemal Oğuz KALAFAT

Appleton Partners’ın Yaşam Bilimleri Departmanı Direktörü

Türkiye reel sektör açısından savunma sanayinin önemi bir başka. Tanklardan hava savunma füze sistemlerine, İHA’lardan SİHA’lara özellikle son yıllarda Türk’ün tamamen yerli üretimi olan birçok savunma sanayi ürünü, dünyanın pek çok ülkesine ihraç ediliyor. 2023 yılında fiyatı 5,5 milyon dolar iken, 2024 yılında fiyatı 3,3 milyon dolardı. Aselsan’dan Roketsan’a, Havelsan’dan TUSAŞ’a, TEI’den FNSS’ye Türk Savunma ve Havacılık Sanayi İmalatçılar’na (SaSaD) üye 260’ın üzerinde firma bu faaliyet göstermektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Güçlendirme Vakfı gibi kamu kurumlarının kurduğu birçok şirket, bu fikirlerini sürdürüyor. Türkiye’nin savunma sanayi gibi bir başka sektör de ilaç endüstrisi. Bu sektör elbette sadece Türkiye için değil, her ülke için biriktirilenlere sahip. İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası’na (İEİS) üye 53 firma bu üretim faaliyeti gösteriyor. aralarındaki Cumhuriyetten daha eski şirketler var. Sektörün çatısı İEİS bile tam 60 yaşında. Ancak buna rağmen Türkiye henüz kendi dosyalarını üretebilmiş değil.

Türkiye’nin savunma sanayinde kendi molekülünü üretebilmesi gibi ilaç sektöründe de elinden taşınması gerekiyor. Savunma sanayinde dünyada ilk sıralarda yer alan firmalarımız var. Bu, bu isinin sahiplenilmesiyle oldu. Devlet ilaç sektörünü de sahiplenmeli. Kendi ilaç ve diğer sağlık bilimleriyle ilgili yeni teknolojilere ulaşma konusunda sektör ve bileşenlere sahipsiz. Tribünlere katılan beyanatların dışında ciddi, düzenli biçimde oluşturulmuş bir strateji yok. Cumhurbaşkanı ilaç tedavilerini bir araya getirmeli ve bu iş için sürdürülebilir milli bir stratejinin çözümünü sağlamalı. Bu, ilaç firmasının da, molekül geliştirecek üniversitelerin de teknolojisinden yararlanır. Türkiye’nin yakında 100 milyonu var. Kendi ilacımızı üretemezsek, bu altından kalkamayız. Türkiye’nin büyük bütçe açıklarından biri de sunulanlar için yurtdışına ödediği lisans ücretleri. Sadece beşeri lisansı için yılda yaklaşık 7 milyar dolar üretiyoruz. Bunun tarım ürünleri, beşeri olmayan hayvansal ürünler var.

HER ÜLKENİN STRATEJİSİ FARKLI

Bu tarzdan biri Hindistan… 1960’lı yıllara kadar dünya ilaç üreticisinin lisansıyla üretim yapan Hindistan’ın açık açık, kurallara uymadan politikaları taklit yoluyla kişilere temin edeceğini gösterdi, kendi molekülünü üretti.Hindistan birçok ateşleyici olduğu gibi ilaç sektöründe de büyük bir oyuncu haline geldi geldi. Bugün dünyanın önde gelen yatırım şirketleri yerli ilaçlara yatırım yapmakta. Geliştirdikleri ürünlerle dünyadaki önemli üreticiler olan Güney Koreli, Japonya ve İsrailli firmaların arkasında da yine devlet desteği var.

Güney Kore hükümeti Samsung ve Hyundai’yi bu konuda destekledi. Biz bu firma, araba ve televizyon gibi ürünlerle çalışıyor ama bunlar aynı zamanda dünyanın önde gelen ilaç üreticisi. Bünyelerinde devasa ilaç firmaları var. Kanser ilaçlarının üretiminde dünyada söz sahibi olan bunlar. Japonya’nın kendi içinde büyüyen devasa firmaları var. Kendi molekülünü geliştiren İsraillilerin desteğiyle, İsrail birliklerine bağlı şirketler 1950’li yıllarda jeopolitik ve soğuk savaş risklerine karşı teknolo jileriyle koruyucu sistemler geliştirdiler. Bugün halen İsrailli ilaç desteğinde sembolik de olsa askeri birliklerin payı var.

“3-4 YILDA KENDİ MOLEKÜLÜMÜZÜ ÜRETİRİZ”

İrlanda’da, Türkiye’de, Polonya’da, Rusya’da bu konuda pek çok bilgi var. Türkiye’nin kendi dosyalarının işlenmesi amacıyla büyümesinde bir yapı oluşturması halinde 3-4 yıl içinde kendi kapasitelerini üretebilecek gelir. Cumhurbaşkanımız, ilaç firmalarının patronlarını bir araya getirip, bu konuda sektörün kararlı olduğunu gösteriyor. Bir sorun yaşadıklarında yanlarında artış belirtileri var. Devletin bu için sembolik bir kaynak ayırması yeterlidir. Gerisi özel patlamanın geliri. Hazine ve Maliye Bakanlığı yabancı finansın Türkiye’deki teknolojiye yatırım yapmaları için ciddi çalışmalar yürütülüyor. Yatırımcılar Türk projesinde yer almalı.

Kullanabileceğiniz bir üniversite eğitiminiz var, üniversite laboratuvarınız var ve onunla ilgili bilgileri görebiliyorsunuz, onunla ilgili bilgilere sahipsiniz.

Kullanılabilmesi için katılımcı bir kısmının bulunmasına gerek yoktur. İlaç sektörü sahibisiz durumda. Türkiye’de ilaç sanayi devlete bağımlı. Avrupa ve ABD ilaç sanayide bir ölçüde devlete bağımlı ama bizdeki kadar değil. Bu nedenle ilaç sektörü siyasetten çok fazla etkileniyor. Bu da sektörüne, performansına neden oluyor.

ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞBİRLİĞİ ÇOK ÖNEMLİ

Türkiye’nin kendi gelişiminin önemli bir başka ayağının da üniversiteliler olduğunu dile getiren Kalafat, sadece bulunmayan değil, tüm teknolojilerin kesinti noktasının üniversiteler var uçka veya teknoloji transfer merkezlerinin, içerdiği sanayi ile işbirliği aşamasına taşıma konusunda çok önemli. Ancak derinliği ve bağımsızlığı olmayan üniversitelerden bu kapı fikirleri ve projektör çıkmaz. Burada ziyaret edilebilecek bir Türk üniversitesi de var. Kafasında fikir olan, bunu sergilemek isteyen, bu projelerini yürüten üniversitelere yönlendiriyorlar. Çünkü kendi üniversitelerinde bunu geliştirebilecekleri bir yeti, bir derinlik ve ortam bulamıyorlar. Bana bu konuda Türkiye’deki üniversitelerden sürekli talep geliyor. Dünya ve en iyi 500 üniversite arasında ne yazık ki Türkiye’den hiçbir üniversite yok. Çin, Güney Kore ülkelerinin üniversiteleri de bu yarışa dahil oldu. Biz maalesef yerimizde saydık. ABD’de bizdeki TÜBİTAK’a benzer kurumlar sürekli proje geliştiriyor. Bugüne kadar TÜBİTAK’tan gelen ve ticarileşen bir tane ilaç projesi yok. Aslında Türkiye’deki durum ortaya çıkıyor.

Kaynak

Viyanablog Sitesinin Kurucusuyum.