Büyük bir sızıntının kesilmesi.
Ama sadece ekonomik koşullarla ilgili değil, Din ve Tanrı anlayışımız da -ahlaksızlığı teşvik ediyor. İslam,ahlaka çağırır, doğru anlarsanız sağlıklı olmaya devam edin. Ama onu çıkar aracı ortaya takılır, kullanıldıktan sonra koparılmış sakat bir din anlayışı çıkar. Bu İslam değildir, İslam’la harmanlanmış başka bir şeydir.
Mesela çok problemli bir Tanrı idrakine sahiptir. Her şeyi affeden bir Tanrı anlayışı bizi -nasıl olsa affedecek- diye her şeyi yapmaya, onun çirkinliğini işlemeye itiyor.Afta sınır olmayınca günahta da sınır olmuyor.
Muhterislerin elinde din o kadar çok istismar edildi ki, sahih dinin yanında bir de sahte bir din ortaya çıktı. MSHatiboğlu, ‘Siyasi-İçtimai Hadiselerle Hadis Münasebetleri’ Şifren, dinin nasıl hoyratça işyerine bir teklifçiden çağların özeti bir olasılık yapar.Şöyle der: “Biz bir davayı benimsetmek zaman onu hadisleştirirdik.”
Siyasi, sosyal veya şahsi çıkarlara göre hadise uygun hale getirilmiş, topluma bu şekilde yönlendirilmiştir. Yani vefatından sonra da Hz. Peygamber konuşturulmuş,onun manevi ağırlığı hoyratça kullanılmıştır. Öyle ki, kendinden sonra ortaya çıkan onun önemli sosyal veya siyasi hadisesi şu veya bu şekilde uydurma hadislerle ifade edilmiştir. Din adına dini değiştiren uydurma hadisler en çok siyaset cephesinden gelmiştir. Oysa “Hz. Peygamber, idare ve siyaset mevzuunda sünnetiyle muayyen bir nizam ortaya koymuş değildir. Hastalığı şiddet gördüğü zaman bile ashabından hiç kimseyi, kendisinden sonra yerine geçmek üzere tayin etmemiştir.”(s.47) Bu, toplumların yönetiminin yine kendilerine ve şartlara bırakıldığının göstergesidir.
Keza Peygamber efendimizin görevi tevziinde nesebi gözlediğine veya bu görevi bir kabileye hasrettiğine dair tek bir örnek yoktur. Ölçü o işe ehil olmaktır. Ancak kendisinden sonra bu işin Kureyş’te kalması için sayısız hadis uydurulmuştur. Mesela, Dünyada iki kişi kalsa da, bu iş(Yönetim) Kureyş’e aittir.
Uydurmacılığa birçok örnek göstermek mümkündür:
Hilafet meselesinde Ensar bir kenara atılmış,hizmetleri ile mütenasip olmayan bir şekilde itilmişlerdir. Halifeler içinde Ensar’dan kimse yoktur. Ensar’ın kırgınlığını gidermek için Peygamber efendimiz devreye sokulmuş,”Bana inanmayan Allah’a inanmaz,Ensar’ı sevmeyen ise bana inanmıyor demektir” diye konuşturulmuştur.
Hadis uydurma daha çok güncel siyasi olaylar ve o günün siyasi aktörleri ile ilgili konular. Hz.Ali şiasını öne çıkarmak, karşıtlar ise Emevileri yönlendirmek için aynı yola baş vurmuştur. Hz.Ali’yi Allah Resulü’nün kardeşinin ilan ettiği haberlere dair rivayetlere karşı Hz.Hüseyin’in torunu Ömer’de şöyle der:”Babam ölmüş,vallahi iki harf vasiyet etmiş değildir.Bu beyler Allah kahretsin! Vallahi bunların sırtımızdan karınlarını doyuranlardır.”(S.83)
Emeviler iş başına gelince bu defa Peygamber şu şekilde anlatılacaktır:”Günler geceler geçecek, nihayet bu Ümmetin idaresi Muaviye’nin elinde kalacaktır.” Peygamber böyle haber verdikten sonra Muaviye’ye itiraz etmek artık mümkün müdür?
Halifelerin,yöneticilerin serkeşliğine karşı da toplumun isyan etmesi gerekmektedir. Müracaat edilecek yer yine Peygamberdir,ona şu sözleri söyletirler:”Kim Allah’ın sultanını tahkir ederse Allah’da onu tahkir eder.” Veya”Kim imamsız (biatsız) ölürse Cahiliye ölümüyle ölmüş demektir.Kim itaatten ayrılırsa,kıyamet günü hüccetsiz gelir.” Yani Müslüman’a düşen sadece itaattir, baştakilerin haksızlığını düzeltmeye hakkı yoktur.(s.126) Fiili tepki yasaklanınca zalimin önünde bir engel de kalmamıştır.
Uydurma hadisleri üzerine bu din mesajı Hz:Ömer’e “seni kılıçlarımızla düzeltiriz” diyen halkın devre dışı bırakılmış, siyaset adına onun olumsuzluğunun önünü açmıştır. Sonraki dönemlerde bu itaat kültürüne giderek dinileşerek devam etmiştir. Siyaseti dinle tahkim günümüzde devam ediyor. Birkaç yıl önce eski Rize milletvekili Şevki Yılmaz Akit Gazetesinde Erdoğan’la ilgili hadisler var olduğu kadar eski giden bir yazı yazmıştı.Bu rahatlıkla Erdoğan’ın iktidarını sağlamlaştırdığım sırada, hem dini tahrif etmiş, hem de ona oy uygulamalarınleri Hz.Peygamber karşıtlığı ile kodlamıştı.Siyaseti, din ve ahlakla çelişen birini dinlemekle özdeşleştirmek o günahlara İslam’ın yoluna söylemekten farksızdır. Bu konularda sürdükçe siyaset dini yutmaya ve fakirlik bu sakat din anlayışı ile uyutmaya devam edecek.
Oysa hadislerle ilgili doğru olan şudur:”Kim bana yalan yalan bir söz isnat ederse cehennemdeki yeri hazırlasın”(Hadis)