Erdoğan, AKP Şanlıurfa kongresinde baklayı ağzından çıkardı; “ben adayım” dedi.
Daha bu Öcalan’ı iyileştirme süreci başlamıştı, en azından kamuoyunun önüne getirilmeden önce Bahçeli’nin de Erdoğan’ın bir defa daha CB olması olmuştu.
Hatırlayın, Çözüm süreçlerinden biri de Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığıydı.
Demirtaş, “Seni Cumhurbaşkanlığı yapmayacağız” deyince süreç tıkanmış, Suruç’ta iki polisin şehit olması ile de bitmişti. Yani Erdoğan kendisi için bir şey almadan, bir şey vermez.
Erdoğan’ın devam ettiği kadar izlenen çizgi takip değişimi en başarılı olduğu alanda – başkalarını kullanmakta olduğu-dur. Önce liberaller, demokratları kullanmış, ardından F. Gülen’in ordunun içindekileri kullanarak yapılanmasını karşıt unsurları ortaya çıkarmıştı.
2015’ten beri MHP’yi kullanan, toplumsal muhalefete MHP üzerinden gözdağı veriyor.
Adında milliyetçilik olan ama mahiyetinde milliyetçilik bulunmayan MHP aracı ile gayri milli politikalara karşı milli refleksleri bastırıyor. Karşılığında MHP tabanına başlılık çavuşluk, bazı üst düzey yöneticilere de – yolunun bulunması – düşüyor. Nitekim iki milletvekili -altın kaçakçılığı- yaptıkları için ihraç edildiler. Kısa bir süre sonra bu isimler el ayak öperek, cezalarını çekmiş (!?) olanaklarıyla partiye dönecekler, kimse de onların devamını hatırlamayacak.
Apo’ya “gel mecliste konuş, başımızın tacı, gönlümüzün ilacı, gelişmişin kurtarıcısı ol” çağrılarının bir nedeni de – Erdoğan’ı bir defa daha- CB’yi seçmek…Mevcut durumda Erdoğan’ın bir daha aday olması mümkün değil ya da anayasanın ana konusu yahut meclisin erken seçimin durdurulması gerekiyor. DEM partinin desteği alınırsa her ikisi de mümkün hale gelecek. Böylece Erdoğan ve Bahçeli hedeflerine ulaşmış olacaklar.
Apo’nun kazancı ise, tıklandığı delikten kurtularak lüks bir villada bir halk türküsünde söylendiği gibi-aziz bir misafir olarak- ağırlanmak olacaktır.
Nitekim MHP’li Fethi Yıldız Apo’yu kurtarma formülünü de açıkladı. Hasta mahkumların ayırım yapılmaksızın tedavilerinin dışarıda yapılması gerektiğini söyledi. Uluslararası hukuk vurgu yaptı. İnfaz yasasında zaten “Hayatını tek başına idame ettiremeyecek kadar hasta olan mahkumların” tedavinin dışarıda yapılmasına cevaz veren hükümler var. Bunun için rapor almak gerekiyor. Aysel Tuğluk bu yasadan yararlanarak tahliye edildi.
Neden söz konusu Öcalan zamana kadar hasta mahkumlar ve uluslararası hukuk hiç akıllarına gelemedi. Oysa bu ülkelerde 70/80 yaşında insanlar tutuklanmış, doğumhane kapılarından kadınlar alınmıştı. Suçlu masum ayırımı yapılmadı, siyaseten hasımlaştırılanlara her türlü muamele görüldü. Onlarca AİHM ve AYM kararması uygulanmadı. Apo söz konusu olduğunda anındabire akıllarına hukuk geldi. Bu ülkelerde Apo gibi bir suçlu bırakılırsa, hiçbir mahkûmun kalışın mirası kalmaz.
Kimsenin terörün bitmesine hayır demez, diyemez. Elbette akan dayanmalıdır. Ama şehit kanları da kişisel bakım aracı yapılmamalıdır. Bir ömür boyu ülkeyi yönetsin diye milli bütünlüğünü bozacak, maşerî vicdanı rahatsız edecek adımlar atılmamalıdır.
Terör örgütünün sadece silah bırakması konuşulur, memleketin seçimlerine göre taleplerine göre tanzim edilemez. Erdoğan’ın 22 yıllık yönetimi boyunca önceliği hep kendi siyasi ikbali oldu. Bugün, Apo kendini kurtarmak için çağrı yapacak, PKK’nın zaten bulunduğu ülke içinde etkisiz hale getirildi.
Pazarlıkların Suriye PKK’sı ve özerk yönetimi üzerinde yoğunlaştığını düşünüyorum. Apo’nun hacmi büyük olasılıkla bulunca o hava ile DEM partinin desteği ile erken seçim seçimi alınır. Artık ebedi reis ilan edilen yöntem daha otokrat ve baskıcı bir yönetimin kucağına itilir.
Umarım yanılırım, hem terörden hem de gerçek bir demokrasiye kavuşarak şahlanışa geçer.