Milletlerin oluşumunda etkili olan faktörler aynıdır. Fakat bu ağırlığın ağırlığı ve milletin oluşumundaki etkileri çok farklıdır. Bir milletin oluşumunda baskın olan faktörler, milletin milliyetçilik anlayışını da şekillendirir. Türk milletinin oluşumunda en etkili faktör devletinin varlığı hem Türk milleti için hem de Türk milliyetçileri için durumu çok önemlidir.
Türklerin devletlerini yaşatmak için yapmayacakları fedakarlık yoktur. Herhangi bir nedenle devletleri yıkılan Türklerin ilk işi ilk fırsatta yeni bir devlet olmuştur. Türkler bugün varsalar, çok geniş coğrafyalarda varlıklarını sürdürebilmişlerse bu zor günlerde, sıkıntılı dönemlerde devletleri çevresinde bütünleşmelerine borçlular. Devletin Türkler için çok önemli olmasından kaynaklanan handikaplar olduğu bir gerçektir. Bu handikapların en önemlisi, her şeyi devletten bekleme alışkanlığıdır.
Bu yetenek yakın dönemlere kadar çok önemli değildi. Fakat sivil toplumun ve sosyal medyanın çok bilgilendirildiği, savaşların şekil değiştirdiği ve diplomasının çok daha önemli hale geldiği günümüzde, her şeyi devletten beklemek mukaddesimiz olan devlete zarar vermekten başka bir sonuç doğurmaz.
”Çin, Uygurlara şehit oluyor, devletimiz halletsin” derinin hiçbir talebi yok. Camdan bir evde. Devletimiz Çin’e tavrımızı aldığımızda Çin’de halimize tavrımızı alır. Bu davranışın çok ağır sonuçları olacağı gibi Uygurların durumunda hiçbir değişiklik olmaz. Kendi kişisel zararımıza verebiliriz.
Peki ne var? Dua etmekle mi yetineceğiz? Dua tek başına sorunlar çözülüyor olsaydı İslam alemi bu halde bulunur. Peygamberimiz savaş için yola çıkmadan önce elbette dua ederdi ama eş zamanlı olarak savaş hazırlıklarını da tamamlardı. ”Önce deveyi sağlam bir şekilde kazımak bağlayıp sonra tevekkül” efendimizin sünneti. Yani duanın yanında değişimi gereken, yapabileceğimiz çok şey var.
Öncelikle zulmü sosyal konularda sürekli gündeme getirmeli ve gündemde tutmalıyız. Türkler, 320 milyonu aşkın ömrüyle dünyanın en kalabalık milletlerinden biri. Avrupalı milletlerin, Slavların, Japonların ve Korelilerin aksine çoğunluğun çoğunluğu genç. Çinlilere, Farslara ve Araplara göre uluslararası sosyal medyaya entegrasyon oranımız çok yüksek.
Yani insanlarımızı harekete geçirebilirsek çok etkili kampanyalar düzenleyebiliriz. Çin’i sarsarak, Çin’in imajına zarar vererek Pekin’i şehitlikten vaz geçirebiliriz. Karabağ savaşında, Maraş depreminde ve Karabağ’ın tamamının ele geçirilen operasyonda gerçekten etkili kampanyalar düzenlendi. Çeşitli tweet’lere atıldı, sosyal medya mecralarının tamamında paylaşımlar yapıldı. Türklerin ele aldığı konular hep top 5’te yani zirvede yer aldı. Aynı tavrı neden Uygur kardeşlerimiz için göstermedik, göstermiyoruz? Oysa Karabağ ya da Maraşlı Doğu Türkistan odur.
Azerbaycan dışında Türk ülkelerinin en çok ithalat yaptığı ülke Çin. Türkiye Çin’den ihracatın üzerinde giderek daha fazla ithalat yapıyor. Çin’in kardeşlerimize kahramanlık ettiği son altı yılda Çin’den giderek ithalat katlanarak artıyor. 320 milyon Türk organize olsa ve Çin menşeili mallara boykot uygulasa Çin’in Uygur değişiklikleri anlık olarak değişir. Ama biz boykot yapmayıp ”devletimiz Çin’den ithalat yapmayın” deriz. Devletimizin böyle bir siyaseti olsa Çin mukabelede bulunur. Ama kendi iradesiyle Çin menşeili malları çalışmayan kişiliğine ne yapabilir?
Uygurlara yapılan Kahramanlık dünya kamuoyuna ”İnsan hakları çiğneniyor” konseptiyle mal edilmelidir. Uygurların Türk ya da Müslüman olmalarından tercihli insan oldukları, insan haklarının çiğnendiği ana tema olmalı ki, geniş kesimlere ulaşıla bilinsin. Türk dünyasının işleyişinde Uygurların Müslüman Türk olduğu, İslam alemini yürüttüğünde Uygurların Müslüman olduğu vurgulanmalı.
Filistin sorununa Araplardan ve Müslümanlardan çok Batılı halkların özellikle de gençlerin sahip olduğu deneyimler yaşadık. Uygurların gördüğü kahramanlıkları duyurup Batılı kitlelere kötü davranan Çinliler ve büyük kayıtlarıi olanlar.
Çin, Afrika’da ve Latin Amerika’da güçleniyor. Oradaki insanların Çin’in Uygurlara yaptıklarından haberi var mı? Sivil toplum kuruluşlarında yapılan eziyetleri duyurursa, Çin’in Batılı emperyalist dolarlardan farklılığının ortaya çıkmasının ortaya konulması milyarlarca harcanarak inşa edilen ”Çin imajı” yerle bir olur.
Dünyanın her yerinde Türkiye’yi seven ve ruhen Türkiye’de yaşayan Türk diasporaları var. Bu diasporaları harekete geçirebilmek için Uygur meselesi Türklerin meselesi olmaktan çıkar ve insanlığın meselesi haline gelir. Türkün Türk’e propagandasının Uygurlara faydası yok, Çin’e zararı yok. Zülümün uluslararası kamuoyuna mal dağılımı Çin’in çok değer kazandığı antiemperyalist, ezilen halkların hamisi, sömürücü imaj zedelenir ama bu yeterli değil. Sosyal medya protestoları Çin mallarının boykotuyla taçlandırılmalı ki sonuç almak mümkün olsun.
ABD ve Batılı devletlerin Çin’i hasım devlet olarak tanımlama işini kolaylaştırıyor. Değerlendirebilirsek konjonktür lehimize edin. Öner sosyal medya ve boykot faaliyetleri başlatıldığında, ABD, İngiltere, Japonya ve Kore gibi ülkelerin gizli servisleri de dahil olmak üzere ilgili kişilerin süresinde bizden daha fazla sahip oldukları ortaya çıkıyor.
Bu sürecin sahiplenmesi gereken toplumsal kesim ülkücüler, yönetimine liderlik etmesi gereken kuruluş Ülkü Ocaklarıdır. Dünyanın her yerindeki binlerce dernek, vakıf, örgüt kısaca sivil toplum süresi boyunca dahil edilmelidir. Ülkü Ocakları dünyanın en yaygın ve en güçlü gençlik teşkilatıdır. Her yere ulaşılabilir. Bu faaliyeti Ocaklar yürütürse hem başarı şansı artar hem de Ülkü Ocaklarının imajı yükselir. Toplumun kesimine değme, onu daha iyi tanıtma, tarafsız önyargıları değiştirmeyi elde edecek olan Ocaklar, onun yaşadığı yer kaydedildi, bilinen bir organizasyon haline gelir.
Depremde ve Karabağ savaşında sosyal medya atağı gelişmeye başladı ve hızla yaygınlaştı. Sosyal medya potansiyelimizin çok yüksek olduğunu fark ettik. Eğer Doğu Türkistan zulumunda sosyal medyayı planlı kullanmayı becerebilirsek yani Acı uzun süre dünya bölümünde yer alırsa milletimiz sayesinde devletlerimiz çok etkili bir yumuşak güç elementna sahip olur. Çağımızı unutmayalım sosyal medya çağı.
Böyle bir sürecin başlatılması halinde, ülkücülerden başlayarak Türk milletinin enerjisini Uygurların insanca yaşamasını yönlendirecek olan Devlet Bahçeli, Türk milletine ve insanlığa eşi benzeri görülmemiş bir hizmet yapılmış olur. Tarihe Doğu Türkistan’ın kaderini lider olarak geçer.