Alparslan Güler: Amerika savaşına fiilen katıldı (Suriye’de kim, ne hedefliyor?)

Alparslan Güler: Amerika savaşına fiilen katıldı (Suriye’de kim, ne hedefliyor?)
Yayınlama: 05.12.2024
5
A+
A-

Salı günü ABD destekli YPG, güneyde yani Deyrizor’da rejim güçlerine saldırı başlattı. Medya organları bu saldırıyı ”ABD, Esad’a karşı ikinci cepheyi açtı.” başlıklı manşetlerle duyurdu. Oysa ABD’nin amacı cephe açmak yani Şam’ın üzerine yürümek değil. ABD, hem Iraklı Şii milislerin sınırlardaki rejim güçlerine katılmasını engellemeye hem de YPG’yi oluşturmak üzere güçlendirilmeye çalışıyor.

Irak sınırının kuzeyi YPG’nin, güneyi rejimin kontrolü altında. Sınırın tamamı YPG’nin kontrolüne İran ile Suriye rejimi arasındaki bağlantı kopacak. Ekten dünyaya sadece rejim üzerinden ulaşabilen YPG, alternatif rotaya sahip olacak. Böylece petrol ve gazını yarı fiyat rejimine satmaktan kurtulacak. Zira sınırın Irak tarafının kuzeyi Türkiye’nin müttefiki olan Bölgesel Yönetimin, güneyi Bağdat’ın kontrolü altında. Ayrıca Bölgesel Yönetim denizde kıyısı özellikleri YPG için bir alternatif değil.

ABD ise Irak sınırının tamamının YPG’nin bölgesel olarak serbest bırakılması sağlanabilirse, muhtemelen harekat güney yönünde sürdürülerek ülkenin sınırının da YPG tarafından kontrol edilmesi hedeflenmektedir. Bu sağlandığında YPG, Ürdün’ün Kızıldeniz’deki Akabe limanını kullanabilecek. İsrail’e ve Akdeniz’e Ürdün üzerinden ulaşabilecek. Daha da önemlisi, Ürdün tarafındaki ABD üslerinden ihtiyaçları giderilebilecek.

Bu gelişme; içeride hala soğuk savaş, tek kutuplu dünya ve BOP sistemlerini değerlendirmeye çalışanları hayrete düşürdü. Öyle bir dönemdeyiz ki, çok kutupluluk öyle bir seviyeye gelmiş durumda ki, kuzeyde HTC ve ÖSO’ya karşı iş birliği yapan rejim güçleri ve YPG, güneyde büyüyorlar savaşıyorlar. Kuzeyde HTC’yi ABD’yi desteklerken, güneyde YPG’yi de destekliyoruz. YPG başarılı olursa Şii milisler Suriye’ye gelemeyecek. Buda Tel Rıfat’ı YPG’den alan, Münbiç’i de birkaç gün içinde alacak olan ÖSO’ya ve HTC’ye yaralayacak.

Bu savaşta ABD, İsrail, Türkiye, İngiltere, ÖSO ve HTC, anlaşmaya vararak ve planlayarak bir ittifak kurmuş olmasalar da aynı taraflardı. Ankara’da bu savaşın çıkmasın diye çok çaba gösterdi. Erdoğan’ın çevresinin önünde Esad’a yaptığı çağrılar cevapsız kaldı. Ankara’da başka bakım yapmayınca tuşa bastı. Artık Suriye’deki güçlü aktör, İran’da, Rusya’da, ABD’de. Hiç tartışmasız TÜRKİYE.

ABD ve İsrail’in hedefi, İran’ın Suriye’den tamamen çıkarılması. Rejim güçlerinin sadece Şam, Humus, Tartus, Lazkiye ve Şam’ın güneyine hakim olması. YPG’nin ninjası. İsrail, rejimin yıkılacağı gibi olursa, Şam’ın evinde bulunan Dürzilerin yaşadığı Süveyda’yı ve muhaliflerin yoğunlaştığı Dara’yı işgal etmeyi planlıyor.

Türkiye’nin ve kontrolünde ÖSO’nun hedefi, rejimin ve YPG’nin ortaya çıkması. Türkiye, rejimin toprak kurallarına uygun ve zayıflamış olarak oturum açmasını ve Suriye’yi istikrara kavuşturacak bir uzlaşmaya ulaşmasını istiyor. Ankara’nın kırmızı çizgisi, bir terörizmin ya da özerkleştirilmesinin yapılması.

İngiltere için İran’ın yanında Rusya’nın da ağırlığını kaybetmesi çok mühim. Bu nedenle Londra, Şam’ın düşüşünü istiyor. HTC’ de Şam’ı almak niyetinde. YPG konusunda Türkiye’yi Londra’yı destekleyen, ilerleyen aşamalarda Türkiye ile ABD arasında arabulucu olabilir. Londra’da, İsrail’de yaygın hareketlerden rahatsız oluyor.

İran, Rusya ve rejimden oluşan şok cephesi oluşmuş durumda. Tahran, Moskova ve Şam, Suriye ordusunun askeri olarak bu kadar zayıf gelişimi ve ÖSO ile HTŞ’nin çok güçlendiğinin, düzenli ordu gibi hareket etme yeteneğinin farkında değilmişler. Moskova, İran’ın zayıflamasını ve Erdoğan’la oturmayan Esad’ın cezalandırılmasını istiyordu. İran’ın tek hedefi Suriye’deki ağırlığını koruyun. Şam tek başlı değil. Çok sayıda kilometrelik bir kesimden oluşuyor. Bu cephe öyle bir darbe aldı ki bütün hesaplar ve planlar çöp oldu. Şu anda tek amaçlı muhalif güçlerin saldırıları görülüyor. Humus’u asla kaybetmemek.

Rusya’nın kendisi savaşta Suriye’ye ordu gönderemez. Rusya’nın iki modeli ve rejimin uçakları muhalifleri bombalıyordu. Çarşamba akşamı ABD jetlerinin rejimine ait hedefi bombalamaya başlayan Rusya’ya verilen bir mesaj. Rus hava kuvvetleri bundan sonra daha dikkatli olacaktır.

Tahran, Suriye’ye Irak’tan Haşdi Şabi milislerinin gönderilmesini planlıyordu. Irak Başbakanı’nın da bu planın tanıtımını yapması. Bu açıklamaların hemen ardından ABD, Türkiye ve Arap ülkeleri Bağdat üzerinde baskı kurunca başbakan tam tersi pozisyona geçti. Kaldı ki ABD, sınırdan geçmek isteyenler havadan vurulacağını deklere etti. Artık Suriye’ye organize olarak Şii milislerin gelmesi mümkün değil. Sınır çok uzun ve geçiş çok kolay olmak tek tük gelenler olacaktır. Ama ne gelen az sayıdaki milis ne de Rusya’nın gönderebileceği 3-5 uçak, ordusu çökmüş olan rejimi kurtaramaz.

YPG çok sıkışmış durumda. Fırat’ın topraklarındaki topraklarını kurtarmak istemiyorlar. Ama Türkiye’ye direnemeyeceklerini görüyorlar. Kuzeyde Tel-Rıfat’ı kaybetmişken ve Münbiç saldırı altındayken güneyde Amerika’nın baskısıyla da olsa rejim güçlerine saldırmaları yani güçlerini bölmeleri çok ilginç bir karar. İnsan, ”ABD, YPG’yi Fırat’ın geri çekilmesine razı olmuş ve karşılığında Irak ve Ürdün sınırlarını kontrol etmeyi ve güneydoğudaki rejime ait toprakları vaat etmiş olabilir” diye düşünüyor.

Suriye’de beş günün başındaki güç dengeleri olmak üzere her şey değişti. Bu yazı, 5 Aralık itibariyle Suriye’nin fotoğrafıydı. Daha oyun yeni başladı. Sahadaki duruma göre ülkelerin pozisyonları ve pazarlarındaki performansları. Hedeflerin birbirinden çok farklı olduğu ve aykırı olduğu bu gibi davranışlarda bulunan hiçbir aktör %100 ulaşamaz. Hedeflerine en çok yaklaşanlar süreci güçlenerek gelecekler.

Kaynak

Viyanablog Sitesinin Kurucusuyum.