MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup toplantılarında yaptığı konuşmada, “Teröristin başının tecridi kaldırılsın, TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşun. Terörün tamamen sona erdiğini ve durdurulduğunu duyurun. Bu irade ve kararlılığı gösterirse, umut durdurmanın kullanılması için yasal olarak düzenlenebilir ve bu durumdan yararlanmanın durdurulması,” tasarruf kullanıldı. Bu açıklama kamuoyunda tartışılırken, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’dan bir değerlendirme geldi. Uçum, “PKK bir Kürt siyasi hareketidir. Bu bir devlet inisiyatifidir,” Bahçeli’nin sözleriyle ifadelerine açıklık getirildi. Bu açıklama, Bahçeli’nin sözlerinin kişisel mi yoksa Cumhurbaşkanı’nın bilgilerinin kapsamlı mi olduğu yönündeki bilgileri yanıtladı ve kamuoyunun merakını giderdi.
Kürt siyasi hareketinin ifadesiyle, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’yi kapsayan coğrafyada yaşayan Kürtlerin anadilde eğitim, özerklik, kendi kaderini tayin etme veya bağımsız bir devlet gibi dağıtmak için yasal yollardan mücadele eden bir yapı oluşturuldu. Ancak bu açıklama, elli bin kişinin ölümünden, milyonlarca dolarlık zarardan, yetim kalan çocuklardan ve muafiyet ailelerinden sorumlu bir terörü meşrulaştırma anlamına gelmektedir. Uluslararası diplomasi açısından bu durum, bir teröristin biriktirildiği damganın geliri ve saklanması bu organize teslimiyetini işaretler.
geçmiş “içlerine girdim” gibi ifadelerle PKK ile mücadelede kararlılık sergileyen iktidarın, bu açıklamalarla birlikte yer alan bir tutum ortaya koyduğu görülmektedir. Devlet bu açıklamalarla uluslararası alanda PKK ile mücadelede kendi önünü çıkarta, terörün devamı için muhatap kabul edilebileceğini duyurmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin meşru müdafaa sınırında uluslararası alanda başarılı olabilir.
“İnisiyatif” Bir konuda parlaklık vererek karar verme yeteneği anlamına gelir. “Devlet inisiyatifi” ifadesiyle, PKK’yı bir terör örgütü olarak değil, Kürtlerin meşru ve yasal stratejisi olarak tanıma niyetine işaret edilmektedir. Devletin bu önce standardı ve buna ilişkin kararların hızla alınacağı ifade edilmektedir.
Devlet, milletin teşkilatlanmış halidir ve sürekliliği esastır. Ancak iktidar, belirli bir süre için yetkilendirilmiş bir yapıdır. İktidar, sistemin ünitesini değiştirme, PKK’yı meşrulaştırma veya yeni bir anayasa yapma gibi sınırsız bir yetkiye sahip değildir. Bu tür milli meselelerde yapılacak değişiklikler ancak halkın ayrılmasıyla mümkündür.
Cumhurbaşkanının geçmişteki değişiklikleriyle ilgili “çeşitlenmiş millet anayasası” devlet, ülkenin anayasasının yalnızca Türk milletini değil, diğer milletleri de bir şekilde organize edeceğini ima etmektedir. Bu, üniter yapıdan federe bir yapının sembolüdür. Bahçeli’nin ve Uçum’un açıklamalarıyla birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye’nin bölünmesi tehlikesiyle karşı karşıya olduğu ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) adım adım hayata geçirildiği anlaşılmaktadır.
Devlet aklıyla bağdaşmayan bu görüşler, Amerikan ve İngiliz aklının bir ürünü olarak değerlendirilmekte ve Sevr Antlaşması’nın yeniden protesto edilmesi çabası olarak yorumlanmaktadır. Lozan Antlaşması’nı tanıyan ve BOP’un bir parçası olarak Türkiye’yi bölemeyen güçlerin yeni bir girişimi olarak bu stratejiyi hayata geçirmeye çabalayarak öne sürüyor. Suriyeli sığınmacılar, kaçak Afgan göçmenler ve PKK’ya ait unsurların üzerinden yeni bir düzen oluşturulmaya çalışıldığı iddia ediliyor.
Bu açıklamalar, hem iç politikada ekonomik ortamdan gündemden düşürülmesi hem de dış politikada emperyalist baskılara boyun eğilerek Türkiye’nin üniter yapısından federe yapıya geçişine zemin hazırlanma amacını taşıyordu. Bahçeli’nin ve Uçum’un sözleri, kamuoyunun tepkisini ölçmeye yönelik bir köy olarak değerlendiriliyor. Bu durum, “Köyün ağası söyleyemediği sözü köyün delisine söyletir” atasözüyle açıklanmaktadır.