Murat Taşdan: Toprağı suyu zehir memleketim! – Habererk, Güncel Son Dakika Haberleri

Murat Taşdan: Toprağı suyu zehir memleketim! – Habererk, Güncel Son Dakika Haberleri
Yayınlama: 10.11.2024
7
A+
A-

Memleketim siyaset, ekonomi derken “baş döndürücü hızla devam eder” diyerdeki gündem(ler)dir. Öyle bir diyardır ki Hızımıza yedi düvel yetişemez. Esasta kabul etmek gerekir, sağlıklı toplumlarda bu radyant hızlarda gündem gelgitleri olmaz. Bir his, bu sebep Norveçli Henning Berg’in bizi anlamasını bekleyemem. “Gündem” dediğiniz şey, yani önemli konu veya konularda kamuoyunda gündem olarak kalır, önü sonucu tartışılır, bir şekilde sağlıklı olunabilir. Bizimkiler ise öğütme makinesinden geçiyor hesabında ortaya çıkmadan önce geliyor, vaveyla kopuyor; sonra hazmetmeden geldiği gibi gidiyor, yani unutulanlar çöplüğüne havale… İyi bakalım, nereye kadar gideceğiz böyle. Hülasa Türk memleketinde sağlıklı tartışacak kadar veya herhangi bir sorun, olgunlaşan vetire göremeyiz. Her şeyimiz, yarım yamalak, acip kalmaya mahkûm. Elbette zorlayan ve hala zorlamaya devam etmeyen ekonomik şartların ezici etkisi barizken çok şey umurumuzda değil, olamıyor.

Aldırmadığımız konuların ciddi öneminde arz edilenin çevre bilinci ve duyarlılığıdır. Benim es geçmeyeceğim terör, göç ve ekonomi kadar önemsediğim bölgede bu. Maalesef necip milletimizi doğaya karşı kayıtsız hem de nobran davranan toplumlar arasında saymaklığım (üzülsem de) abartmış partiye girilmeyecek. Sorun (esasta ayıbımız) ise derinlerdedir; çünkü konu çevre bilinci olduğunda başta aile ve okulda sınıfta kaldığımızı biliyoruz, üyelerim. Öyle de bedeli çok ağır, hala anlatamıyoruz.

Oğlum 70 yıl taşrada yaşadığım, köy ekonomisini (dolayısıyla hayatı) çekilemez ve umutsuz kıldık, sonunda göç paraları ortadan kalktı. Maşallah saçma sapan kentlerle doldurduk ki şehirleri yok etme bahasına yer yurt bilincimiz kalmadı. Milletin efendisi olan köylü, Uzaykent 1 A Blok, kat 16 sakini yerinde yerinde sarı esen köylerimizle şimdi öyle bir yerdeyiz ki nerede bu milleti kim besleyecek bilmiyorum? Arpa buğdayı saksıda yetiştiririz artık. Rençber n’apsın, bilinçsiz tarımcılığın sonunda ve ekonomik sebeplerden dolayı arazisini bir bırakma; çoluk çocuk da onunla köyde kalmak istemiyoruz. Boğazlıyan/Uzunlu Kasabası‘ndan Mevlüd’ün oğlu Kayseri’ye geliyor ki maaşlı bir iş bulsun; Rençberin babası kimin sahibi olmuş?..

Göçe düzülüp n’oldu, şehirleri koruyabildik mi? Hayır. Çirkin, kaba ve kalabalık halde milyonlarca ömrü tüketen kentler türü, bir de beton kütlelerinde boğulmaya başlama, tüy diktik. 10-20 yıl içinde “İstanbul’da damacana hırsızlığı” diye bir haber duyarsanız şaşırmayın. Bir ara www.wwf.org.tr “Su Kıtlığı Kapımızda!” Yazıya bakmanızı isterim. Bırakalım Araplar gelsin o halde, miktarın kıymetini bizden daha iyi bilirler. Bizim kıymetlerimiz belli; arsa bina rant getirsin, boş ver sulamanın gelişen bereketini… Yaa, işte böyle harika işler büyüyoruz. Bu harika işlerle şimdi milyona dayanan gri kentlerin her yerindeki su sorunundan yeşil alan yoksunluğundan ve sahil yasağından bahsediyoruz; hani şu susuz kalan Bodrum gibi… Bu arada Bafa Gölü‘nün halini aldınız mu, canına geçmişiz de Murat Bardakçı‘dan gayrı yazan yok.

Memlekette neredeyse bir tarım arazisi veya su havzasından toprak/su analizi yapılsa kimyasal atık numuneleri tespit ediliyor; onca para verdiğimiz yediğimiz içtiğimiz zehir. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) kapsamında Dr. Erol Kesici “son 60 yılda Türkiye’deki 240 gölden 186’nın tamamen kurumuş” ifade etmiştim; www. kuzeyormanlariarastirma.org Merkezine girin, buradan ulaşabilirsiniz. Ne şimdi bu? Vallahi kara mizahımız; kamu ahali hayatımız kötü bir şaka olsa gerek. “Çevre düzenlemesi yapıyoruz” diye olur yere çimen ekerek, dünyanın suyunu harcayan yeşil belediyecilik bizimdir. Sanki yağmura doyan Almanya genellikle! Yahu kardeşim yün olarak adlandırılan serin iklimde nemli ve taban suyu yüksek topraklarda yetişir, gelişir ki her gördüğün şeritler halinde adreslenmez. Bu da yana park dikip, çevre-yeşil hizmeti diye kakalanmaz. Ha millete göre değil mi; siz de haklısınız elhamdülillah! Belediyemiz çalışıyor; halka hizmet Hakk’a hizmet…

Toprağı Suyu Zehir Memleketim

Bu hikaye (yani bu kafa) Demokrat Parti ile başlar, günümüze dek gelir. Ha, Bafa Gölü’nde Murat Bardakçı, CHP’den bahsediyor; yani yoğ birbirimizden farkımız, hepimiz aynıyız… Ya biz? Gölleri kuruyan, ormanı yanan, havada bulunan vatanların milliyetçileriyiz biz. Dönüp bakmayız bile o işlere! Terörist düşmanının ama somut ülkesine sesimiz yok. Ağaç ne, dere tepe, kuş sesi ne; “lan yürü git…”.

Sakın ormanın zenginliğini da düşünmeyin; adam gibi kapalı orman alanımız %10’dur ve bu kabak gibi fakirlik işaretidir. Yalova‘da bir çınar ağacını koruyan Başbuğ Gazi ayrıntılarından oluşan özellikler tarumar olunmuş, sonuçtaki umarsız kalabalıklar görünümü varmak ne üzücü! Olsun, 36 katlı, (+) artı 400 bin konutta akıllı evler inşa ediyoruz; site güvenliği ile iftiharız.

Meselemiz çok ciddidir, vahimdir. Altında denizi mahvolmuş köprüler, iklime dönmüş Anadolu’da oto yollar bizi maalesef kurtaramaz değerli okur. Çocuklarınıza harap bir vatan havadan ayrılmak üzeresiniz ve ne hesap veriyorsunuz, ne hesap soruyorsunuz! Burada istatistiklere boğarak yazı yazmamın gereğinin anlamı da yok. Tek derdimiz yapılabilir, kullanılabilir… Şimdi kimileri için ki boş beleş konulara yazma, bu ne?.. Bahçeli’den bahset, Apo filan… Vallahi artık akıl, izan ve “yuh olsun sana nadan” diyorum. Hoş; Devlet Beğ’in aklının sadakasını isteyecekler ihya olur bu tipler! Ne diyeyim? Bu kadar aklı patinaj “bir sürü cinnetinde Allah yüze yine iyi çalışıyoruz.

Türklüğün atası, Başbuğ Mustafa Kemal’e sonsuz özlem ve ihtiramla…

Kaynak

Viyanablog Sitesinin Kurucusuyum.