Sancar, Akçiğit, Aghion ve King’in tanıklığı

Sancar, Akçiğit, Aghion ve King’in tanıklığı
Yayınlama: 03.10.2024
5
A+
A-

:

“Aslında henüz ondan çok uzakta mısın?” başlıklı yazıyı daha önce hazırladım, 26 Eylül’de yayımlandı. Yazının “merkez düşüncelerini” dünyanın önde gelen bilgi derlemesi ve değerlendirme birimlerinin temel ilkesini oluşturdu: “Bu şekilde okuyabilirsiniz!”

Bu şekilde elde edersiniz, böylece belgedeki bilgileri görebilirsiniz:

– Buna değer.

– İşgücü maliyetlerinde kademelendirmelerin etkileri,

– Yurtiçi pazar büyüklüğünün ‘ölçeklendirme’ fırsatları,

– Ekonomiyi destekleyen küresel girişimlerin fazlanın çalışmaları,

– Etkili girişimci sermayeyi besleyen ekonominin fazlasının etkileri,

– Kaliteli seri üretimde nicel ve kaliteli olarak öne çıkan,

– Uluslararası patent üretimi ve ticari yaşamın taşınmasındaki erişilebilirlik,

– Ülke içinde “dış yatırımları iklim ortamı ve iklim” yarılması,

– Proje-odaklı ve fizibilite eksenli pazarlama etkileri Senin için söylenecek bir şey var ve bunu deneyebilirsin.Çin faktörünü”analizin gerekli tartışmaya açılmasıydı.

Türkiye İş Bankası’nın bütçelemesi “Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış” başlıklı uluslararası konferansları ilk gününde izleyemedim. İkinci getiri ise ömrü boyunca, seçilip ilgiyle izlenir.

Hoşgörülerinize sığınarak biraz özel bir söz: İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın ikinci gün yaptığı konuşmasında önemli cümlelerden birinin “Sorun değil, hepsi oradacümlesi olduğunu düşünüyorum.

“Bindiğimden akıllı olmanın!”

Aziz Sancar’dan Philippe Aghion’a, Ufuk Ağçiğit’ten Brett King gibi uluslararası uçakta sözü olan düşünce insanlarının “Çin factörüne” tam da benim yazımda yaklaştıkları açıdan bakmış olmaları önemliydi. Çin’deki gelişmelere değinenlerin hepsi, sonuçlardan çok geniş bir yelpazeyi değerlendiriyordu. Yazarken uygulananm yaklaşımı doğrulayan değerlendirmeleri keyifle belirtilmedi.

Aran’ın “İlgi alanımız çok, ama etki alanımızın sınırı“Genellemesinin isaret ettiği tehlikeli gidişi bir aşamalı aşamamış olmamızın sebebi,”kasaba kültürünün”Beslediği kolaycılık, sığlık, slogancılık, popülizm ve ölçüyü kaçıran pragmatizm olduğunu düşünüyorum.

O zaman sormamız gerekir: Neden ilgi alanlarımızı ve içerikleri dönüştüremiyoruz?

Bu parçanın değiştirilmiş boyutlarıyla açıklanması: ilk, güncel “konjonktür fetişini aşarak hız izleme aşamasınageçilmedi. Siyasi iradenin üst temsilcilerinden, bürokraside yetki olanlara kadar açıklanan açıklamalarda, medya kanallarında sözlerin anlatıldığı konuları bilme düzeyinde, toplumsal ilgi ve algıyı yönlendirenlerin büyük ve aynı yerde bazı jeller var. Hep birlikte büyük bir koro halinde gelecek inşa etme yerine israfın batağında debeleniyoruz. Eğer bir testiniz varsa ve bu önemliyse, bunu fark yaratmak için kullanma fırsatına sahip olacaksınız; Doğrudan ve dolaylı ilgili olanlara gönderiniz, geri dönüş özelliklerine bakın, nerede olacağımızı çok net göstereceğiz.

Güncelin kolaycılığını aşarak, en yüksek değeri yaratan bütünsel değerlendirme özeni aşamasına geçmemiz gerekiyor. Sonuçları mümkün olan en iyi şekilde analiz etmek mümkün olduğu gibi, paradan tasarruf etmenin yanı sıra anlaşılamayan, dayanabilen, güç yaratamayan, etki alanını genişletemeyen vasat ve gelişemeyen toplumsal olma tuzaklarını kıramayız.

İlgi alanına giren bölgeye dönüşen ikinci kasaba kültür ürünü “ Benden akıllı olmanın” anlayışının toplumun her kesiminin sinmiş olması. Akademik kariyer yapmak için çabaladığım bir zaman kesitinde, bir yetkilinin “Hırslı ve çalışkansın, arkadaşlar seni istemiyor!” demesi, zihnimin iyileşmeyen yarasıdır. Bir büyük şirketin genel müdürünün,” Benden daha iyi bilenlerle çalışmak derlememdir” ifadelerini anımsadığımda irkilirim. Çocuklardan rahatsız olan “Ağabey bana anlattığı, ben kıskançlığımı; rahatsız edilmeyin” diyen açık sözlü dürüstlüğün düz aynalarda nasıl bir dağılım yansıtıldığını düşündüğününce tüylerim diken diken olur. İlgi alanı, etki alanını oluşturamayan toplulukların tam da böyle bir şey olduğunu değerlendirmesini geliştirme: Açık sorgulamalardan kaçınan, pusu kuran, arkadan vuran, bende olmayan başkasında var.

Bir başka kasaba kültürünün tuzağımız, iş yapma metodunu önemsemeyen aşırı pragmatizmin zihinlerimize sinmiş olması. Özellikle “sakatlığın itişi ve ihtirasın çekişi“Onun uçağındaki insanımızda rastlanan bir ihtimal. Yarattığımız ortam, vasat kitlelerin alkışında egosunu şişiren “kifayetsiz muhterisler cenneti.” Ayrıntıları bilme ve anlama özen göstermeden üretkenlikleri ve verimlilikleri elde edilmesinin sürdürülemeyeceği bilincini yükseltmeden orta gelir tuzağının arkasında orta kültür tuzağı nasıl kararsız ki!

Gerçek görünüm ve parlaklıklarını belirlemek için net bilgi bilgisinde olmayanların ağırlığını kanıtlayan yeterli veri yok. Veri yok, ama net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanmanın sağlanması “proje-odaklı yapılıyorAşamalara ilişkin gelişmiş bir toplumsal yaşamamızı bilmeliyiz. Proje odaklı iş değişiklikleri, eğilimlerin fırsat tehlikelerini, eliminasyon menzilindeki olanaklar ve kısıtlamaları, sorgulanmış gömülüa dayalı zihin modelleri ve doğru iş yapma yöntemlerini kullanırız; oluşturma işlemlerini gerçekleştirebiliriz.

Kendimize ayna tutmalıyız

Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış” başlıklı uluslararası sempozyumda, teknik bilgiler kadar sosyal gelişimin öneminin de vurgulanması yapıldı. “Veri” konusunda bizi bekleyen fırsatlar ve tehlikeler sorgulandı. Teknoloji potansiyelleri, özellikle “yapay zeka” bağlamasıyla tartışıldı. Kurumların yeni bir dünya düzeni için ne denli önemli araçların olduğu üzerinde duruldu. Uluslararası normların izlenmesinin, hatta bunların parçaları olanların arasında yer almanın değerlerinin yüceltmedeki rolü sorgulandı. Yapay zeka, kuantum programlama ve yapay biyolojinin fırsatı ve tehlikelerin anlaşılmasının önemi anımsatıldı. Üretkenlik ve verimlilikteki gelişme sorunları analiz edildi… Ardından bir düzine temel değişkenle yüzleşmek zorunda olduğu hatırlatıldı.

Emirdağı türküsünde insanların bilgeliklerinden biri olan ki, “Emirdağının etrafındaki ulalı/ Altın yüzük parmağına dolalı/ Burnunun mu büyümüş gelin olalı…”. Herkesin yaptığı ve yapabileceği islerle egosunu şişirmek tam bir kifayetsiz muhteriz özelliğidir; Türkünün bize hatırlatıldığı gibi…

Diyorum ki arkası olmayan, değer üretmeyen, köpük biriktiren şarkı kurnazlığı ve kasabadakilerden beslenenlerin yanması büyüklüğe ve ego şişkinliğine her zaman akıl gözü kör eder. Aklımızın gözümüzü açık tutmak için bilgilerini sorgulamalıyız. Süreçleri durdurmayı gösteremezsek, “toplam faktör verimliliğinde” boyunca sürünürüz.

İlgi alanımızı etki alanına dönüştürmek istiyorsak, ciddi biçimde kendimize ayna tutmalıyız.

Kaynak

Viyanablog Sitesinin Kurucusuyum.